Günlük etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Günlük etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Aralık 31, 2020

2020'den Öğrendiklerim

 


Saatlerce süren havai fişeklerin altında, sevdiklerimle birlikte Phuket sahillerinde girdiğim bir 2020 yılının da sonuna geldik. Bu sene de evde girmek düştü kısmetimize. Koskocaman bir 365 gün geçti dönüp baktığımızda. Ben de ‘kendime notlar’ bölümümü doldurayım istedim yıl bitmeden hemen önce. Öğrendiklerimi, hayattan çıkardığım dersleri, içimde kalanları yazmak lazım yeri geldikçe. 

Hayat bir nehir. Bizden önce akmakta olan, biz içindeyken akmaya devam eden ve bizden sonra akmaya devam edecek olan kocaman bir nehir. Nehre sorsak sadece küçücük bir ‘an’, bizim için ise kocaman bir ‘ömür’, o nehirde geçirdiğimiz süre. Ve bu akıp giden nehirde, hayat boyu verdiğimiz çetin mücadele de bizim hayatımızı özetliyor sanırım. Nehirdeki akıntı hep değişir, hayat da öyle. Bazen öyle hızlı akar ki, tek yapman gereken o şiddetli akıntıda içinde bulunduğun teknenin bir yere çarpmasını engellemeye çalışmaktır. Bazen ise tam tersi olur, nehir senin de hareket etmene, kendi yolunda gitmene izin verir. Önemli olan akıntıya rağmen değil de akıntı ile birlikte yol almanın gerekli olduğunu anlamak sanırım hayatta. Zaten akıntıya direneni de seve seve yola getiriyor bu nehir, yaradılışı öyle.


Share/Bookmark

Pazartesi, Eylül 06, 2010

Dan Brown - Kayıp Sembol



Son zamanlarda okuduğum en sürükleyici romanlardan birini anlatmak istiyorum. Dan Brown'ın son romanı Kayıp Sembol. Kitap CIA, İncil, Masonlar, ABD ve semboller üzerinde geçiyor. Ünlü bir sembolbilim profesörü olan Robert Langdon isimli bir adamın yüksek dereceli bir mason arkadaşı tarafından ABD başkenti Washington'a çağrıldıktan sonra yaşadığı olayları konu alıyor. Kitaptaki yerlerin gerçek oluşu çok daha etkileyici kılıyor. Bir solukta okudum resmen. Kitabın sonunda ciddi felsefik konuşmalar var ve kitabı bitirdikten sonra en az 1 haftanız bunun üzerine düşünmekle geçiyor, en azından benim öyle geçti ve bir aydınlanma hissediyorsunuz sanki.. Mutlaka okunmalı diyerek kütüphaneme ekledim, ve sizlere de tavsiye ediyorum.

Share/Bookmark

Salı, Ağustos 31, 2010

Böyle Bir Sevmek


Share/Bookmark

Cumartesi, Ağustos 21, 2010

Inception / Başlangıç



Uzun zamandır sinemaya gitmemiştim. Yaklaşık 7-8 ay oluyor hani. Dün açılışı Leonardo DiCaprio’nun son filmi Inception/Başlangıç filminde yaptım. Filmi Cinebonus Kanyon’da izledim. Çok serin olmayan bir İstanbul akşamında o püfür püfür esen Kanyon akşam gidilebilecek güzel yerlerden birisi zaten. Sineması da çok kaliteli...

Gelelim filme..

Share/Bookmark

Çarşamba, Ağustos 11, 2010

Bodrum'dan Tarkan Geçti


Geçtiğimiz cumartesi yani 7 Ağustos'ta Bodrum'un en güzide beach'lerinden birinde, Bianca'da Tarkan vardı. Tarkan ile ilgili değerlendirme yapmak istiyorum biraz. Bianca gündüzleri beach olup akşamları da yemek yenilen, güzel bir mekana dönüşüyor. Yani burada konser verilmiyor. Aksine sanatçılar 'sahneye çıkıyorlar' insanları eğlendirmek için. Bir halk konseri olmadığı için de mekanda kategorilere göre oturma düzenleri oluyor. Localar ve standlar yani. Fakat Tarkan'ın kendi isteği ile en ön tarafa ayakta 400 kişi civarında kişi alındı bu konserde.. Biletleri de 89 lira idi ayakta izleyenler için. Localar ve Standların fiyatları ise 300TL civarında değişiyordu. Bianca'ya Tarkan'dan 2 hafta önce Kenan Doğulu, ondan da 2 hafta önce Ajda Pekkan gelmişti. Bianca'nın oturma düzenine göre ve mantıken, oturma düzeni Localar ve Standlar en önde olacak şekilde olur genelde. Fakat Tarkan'ın en önde ayakta olan insanları istemesi sonucu localar ve standlar, ayaktaki insanların arkasına alındı. Ve haliyle de ortalama kişi başı 500tl veren insanlar Tarkan'ı uzaktan izlemek zorunda kalınca eğlenemediler haliyle. Ayaktaki insanlar da herhangi bir içki alamadılar o nedenle çok gaza gelmediklerini söyleyebilirim.


Share/Bookmark

Perşembe, Temmuz 08, 2010

Toygar Işıklı - Sen Eşittir Ben

Blogumda sürekli hayat ve aşk üzerine yazılar yazıyorum, fakat hayat sadece aşktan, aşk da sadece yazılardan ibaret değil, onu farkettim. Ben de konseptimi çok bozmadan aşkın diğer bileşenlerine de değinmeyi düşündüm. Onları Günlük kategorimde yayınlayacağım. Sevdiğim şarkılar, şiirlerden de bahsedeceğim artık... Hani sizi bir anda alıp götürür ya başka başka alemlere... Gözlerinizi kapattığınız anda o aleme girersiniz fonda o sözler duyulmaya başladığında... İşte öyle bir şey...


Share/Bookmark

Cumartesi, Haziran 05, 2010

Yazan Ne Güzel Yazmış

Dün “Canım” olan, yarın düşmanım olmaz benim..
Yaşananların hatırı hep saklı kalır,
Hatırları sorulur, selamları hep alınır…
Sildiklerim vardır bir de,

Share/Bookmark

Perşembe, Haziran 03, 2010

Martılar


İstanbul'da ne zaman vapurla karşıdan karşıya geçsem martılar dikkatimi çeker... Onlarca martı denizin üstünde uçar durur saatlerce, kimi denize dalar çıkar, kimi sadece havadan bakar. Hatta bazıları evcilleşmek üzeredir neredeyse gelecektir yanınıza...
Sonra düşündüm acaba bu martılar neden sürekli denizin üstünde gezip dururlar diye. Okuduğum güzel bir hikaye aklıma geldi o anda. Onu aktarmak istiyorum bugün, hikaye nerdendir bilmem ama çok hoşuma gider benim...


Share/Bookmark

Cumartesi, Mayıs 29, 2010

Facebook İlişkiyi Bozar...


Günümüzün en popüler sosyal iletişim ağı Facebook hakkında bir çift sözüm olacak. evet 360 milyonun üzerinde kullanıcısı olan, kimileri için vazgeçilmez olarak nitelendirilen bir site…
Bir alıntı yapacağım öncelikle; geçenlerde haberlerin arasında görmüştüm. Haber söyle:


Share/Bookmark

Cumartesi, Mayıs 22, 2010

Yeniden Doğmak....


Tam 7 gün 20 saat 49 dakikadır susuyorum. Yaşıyorum,Görüyorum,Hissediyorum,Düşünüyorum,Yazıyorum Ama Susuyorum.

Ve eğer geri döneceksem eğer,Sanırım artık bir şeyler söylemenin zamanıdır diye düşündüm. Bir felsefeden bahsedeceğim bu sefer, eski Hint felsefesi olan Karma…


Share/Bookmark

Cuma, Mayıs 14, 2010

Avazım Çıktığı Kadar Susuyorum


Share/Bookmark

Pazartesi, Mayıs 10, 2010

Canınız Sağolsun...

Candan Erçetin’in şu şarkısına bayılırım…

CANI SAĞOLSUN


sevenin de sövenin de ah edenin de
ah canı sağolsun
gelenin de gidenin de dönmeyenin de
ah canı sağolsun


bu dünyaya sevmeye geldim
eşi dostu görmeye geldim


mutlu oldum dertli oldum
aşk uğruna sarhoş oldum
hancı oldum yolcu oldum
meşk uğruna sırdaş oldum

Share/Bookmark

Dostuluk (2. Bölüm)

Bir kaç gündür uzak kaldım yazmaktan, ama çok şey birikti bu sefer yine...

Öncelikle söylemek istediğim birkaç şey var. Bundan bir önceki yazımda dostluktan bahsetmiştim ona ekleyecek birkaç şeyim var sanırım…

Bu sefer uzun uzun yolculuklar yaptım şu 2-3 günde.. Yolculukların en güzel yanı nedir bilir misiniz? Bence yolculukların en güzel yanı kendinle baş başa kalabilmektir.

Share/Bookmark

Salı, Nisan 27, 2010

İlk Yazı












Herkese merhabalar

Yazmak... Bir dergide,bir gazetede yada kendi kendine yazmak güzel bir şey. Yazdıklarınızı bazen herkes okusun bazen de hiçkimseler okumasın istersiniz. Bazen yaşadıklarınızdan çıkardıklarınızı,öğrendiklerinizi bir yönetmen gibi kurgularsınız yazarken, bazen de bir pazar sabahı deniz kıyısında uzun çam ağaçlarının altında çayınızı yudumlarken gazetede ilginizi çeken bir başlığa takılırsınız. O haberi hemen yanınızdakine okursunuz. Sanırım blog yazmak da bunun gibi bir şey. Kısaca insanın içinden geleni yazması demek. Hissettiklerini, öğrendiklerini, hayattan aldığı dersleri. Kimse okumuyormuşcasına yazılmalı ama. Müfredatta değil ya bu, isteyen okusun, hatta yorumunu yazsın.


Share/Bookmark