Perşembe, Aralık 31, 2020

2020'den Öğrendiklerim

 


Saatlerce süren havai fişeklerin altında, sevdiklerimle birlikte Phuket sahillerinde girdiğim bir 2020 yılının da sonuna geldik. Bu sene de evde girmek düştü kısmetimize. Koskocaman bir 365 gün geçti dönüp baktığımızda. Ben de ‘kendime notlar’ bölümümü doldurayım istedim yıl bitmeden hemen önce. Öğrendiklerimi, hayattan çıkardığım dersleri, içimde kalanları yazmak lazım yeri geldikçe. 

Hayat bir nehir. Bizden önce akmakta olan, biz içindeyken akmaya devam eden ve bizden sonra akmaya devam edecek olan kocaman bir nehir. Nehre sorsak sadece küçücük bir ‘an’, bizim için ise kocaman bir ‘ömür’, o nehirde geçirdiğimiz süre. Ve bu akıp giden nehirde, hayat boyu verdiğimiz çetin mücadele de bizim hayatımızı özetliyor sanırım. Nehirdeki akıntı hep değişir, hayat da öyle. Bazen öyle hızlı akar ki, tek yapman gereken o şiddetli akıntıda içinde bulunduğun teknenin bir yere çarpmasını engellemeye çalışmaktır. Bazen ise tam tersi olur, nehir senin de hareket etmene, kendi yolunda gitmene izin verir. Önemli olan akıntıya rağmen değil de akıntı ile birlikte yol almanın gerekli olduğunu anlamak sanırım hayatta. Zaten akıntıya direneni de seve seve yola getiriyor bu nehir, yaradılışı öyle.

Asırda bir denk gelecek bir olay oldu bu sene. Pandemi…  Küçücük bir virüs. Her gün her ülkede hayatını kaybeden, sayısı itibariyle bir uçak dolusu insan. Maske, mesafe… Bunlar yeni girdi bu sene hayatımıza. Ne kadar daha sürecek onu da bilmiyoruz. Ama dedik ya nehir ne getireceğini kendi bilir; bu sefer de böyle zorlu bir havzadan geçeceği tutmuş, ne gelir ki elden. Nehre rağmen değil, nehirle birlikte yüzmeye çalışmayı, herkes güvende olmadıkça kimsenin güvende olmadığını öğretti bu sene. Sen maskeni takmazsan herkes ölür. O maskesini takmazsa yine herkes ölür. İlk defa dünyadaki herkes, hayatta kalmak için başkalarını düşünmek zorunda kaldı. Büyük bir dönüm noktası bana kalırsa, parası olanın kurtulamadığı bir kriz ile herkesi, her şeyi düşünmek zorunda olmak.. Hani bir slogan vardır “Kurtuluş yok, tek başına. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz”. Aynen öyle…

Ben neler öğrendim bu süreçte? Öncelikle yaşadığı her an kâr insana. Gez, gör, keşfet, hisset, yaşa.. Biriktirmen gereken şey maddi şeyler değil, para değil, pul değil.. Sokağa çıkamadıktan sonra lüks bir araban olması hiçbir anlam ifade etmiyor çünkü. 10 tane evin de olsa 1 tanesinde oturup virüs bulaşmasın diye aynı ekranın karşısında bekliyorsun işte. Restoranlar, barlar, kulüpler kapalı olduktan sonra şık takım elbisen, kaliteli saatin, pahalı çantan değil, rahat ettiren bir pijama önemli oluyor hayatında emin ol. O yüzden biriktirme bunları. Gerek yok emin ol. İlla biriktireceksen bir şeyleri; fotoğraf biriktir sevdiklerinle birlikte gülümsemelerinin saklı olduğu. Video çek, hislerinin, düşüncelerinin kayıtlı olduğu. Ya da sohbet et, anı biriktir ki küçücük bir gülümsemenin içinde saklı kalsın en azından.. Çünkü sen her an göçüp gidebilirsin bu dünyadan tıpkı her gün kaybettiğimiz binlerce insan gibi. Uzak görme onları, onlar da birinin annesi, babası, kardeşi, eşi veya sevgilisiydi daha düne kadar. Sen de öylesin çünkü, birinin bir şeyisin işte. Öldüğünde de sadece bir sayı olacaksın her akşam açıklanan turkuaz bir tabloda yer alan. Ve belki de yarın da seni gömecekler sarı kalın bir plastik poşetin içinde, sevdiklerinle vedalaşma fırsatı dahi bulamamışken. 

Tam 2 sene oldu yurtdışında yaşamaya başlayalı. Bu süreçte 15’ten fazla ülkede bulunup birbirinden farklı binlerce insan görünce bir kere daha emin oluyor insan. İyi insan olan iyi insandır dünyanın neresinde olursa olsun. Bir din veya milliyet insanı kötü yapmaz, ama iyi de yapmaz. İnsanların isimlerinin önüne koyulan din, mezhep, milliyet gibi sıfatlar sadece kim olduğunu bulamamış kişilerin övündüğü şeyler. Kim olduğunu bulmaya başlayan kişi, üzerine emek harcamadan elde ettiği sıfatlarla övünmez çünkü. İyilik her dilde, her dinde, her millette anlaşılır bir şeydir emin ol. İyiliği görmek için de dinle, senden olmayanı anlamaya çalış önce. Yeni bir dil öğrenmek gibi bir şey bu, ilk başlarda hiçbir şey anlamasan da çaba gösterdikçe önce kelimeleri, sonra cümleleri ayırt etmeye başlarsın. İlk başlarda zor gelse de emin ol, zaman geçtikçe hareketlerin ardında yatan sebepleri görmek bile seni mutlu etmeye başlar. 

İnsanlarla arandaki kan bağı sadece başlangıçta verilen bir kredidir. Kan bağı olması bir insanı sana karşı iyi yapmayabilir. Sırf kan bağın var diye fazladan kendinden verdiğin her şey, günün sonunda sana pişmanlık olarak dönebilir. Dikkat et. Yaşadıkça şu hayatta göreceksin ki kan bağın olmayan birçok insan da var sana yürekten, candan, kandan yakınlaşabilen. Bunlardan biri eşin aslında. Eşini iyi seç. Eş demek, aynı evi paylaşmaktan çok öte bir şey. Aynı derdi dert edebilen insanlarla olmaya çalış, bu çok önemli. Seni seven herkes senin derdine üzülecektir, bu çok normal. Ama bir derde üzülmek ile o derdi kendine dert etmek arasında bir fark var. Eşin bunu dert edenlerden ise hiç korkma, o gemide kürek çeken fazladan bir çift el; sana da ona da çok iyi gelecek emin ol. O bağı kurabilmek çok zor, bulduysan şükret. Durduk yere güzel sözler söyle mesela, bir çift güzel söz kimseye yük olmaz, rahat ol.

Üzerinde hakkı olan kimseyi es geçme. Özellikle aileni. Seni bir şekilde sen yapan insanlar onlar. Bu yüzden, seni büyüten insanlara emeğinin karşılığını onları gülümseterek ver. İyi ve hayırlı bir evlat ol da var. Çok mutlu ol da ver. Emin ol şu hayatta mutlu ve iyi olmak sevdiklerine verebileceğin en büyük hediye günün sonunda. İlla ağlatacaksan sevdiklerine sürpriz yap, öyle ağlasınlar. Bir anda karar ver ve git kapılarını çal binlerce kilometre uzakta olsan da. Güzeldir insanı mutluluktan ağlatmak…  

İnsanları kendi coğrafyalarına, koşullarına göre anlamaya çalış. Saygı her şeydir. Kimseye saygıda kusur etme, sana saygısızlık edilmesine de izin verme. Kimseyi ısırmak zorunda değilsin ama insanlar dişlerinin olduğunu bilsinler. Bu sayede çoğu zaman ısırmak zorunda kalmadan çoğu sorunu çözebilirsin.

Diyalog çok önemli. Kimse ile düşman olma. En azından diyalog kurabilmek, medeni bir şekilde aynı masaya oturabilmek önemli bir erdem. Yaşadıklarını unut demiyorum, oradan çıkaracağın çok ders var daha.. Ancak sürekli savaş da insanı yorar, bitkin düşürür. Bazen ateşkesler de gereklidir insanların hayatında, aynı devletler gibi. İnsanlarla mesafeni kendin belirleyebilirsin. Çok yakınlaşmazsan darbe göremezsin. Sınırını çiz ve ona göre davran ama bütün bunlar için savaşmak zorunda değilsin, bu önemli. 

Yardım istemeyen kimseye yardımcı olamazsın. İyileşmek istemeyen hiçbir hastayı iyileştiremezsin. O yüzden sana uzatılan elleri tut, elini uzatmayanların zorla elini tutacağım diye uğraşma. Bırak, herkese yardım etmek Tanrı’nın görevi, senin değil. İstesen de yapamazsın zaten. Hayırlısı değildir belki de. Herkes doğası gereği davranır bu hayatta, doğasında olan ise küçük bir destek ile çok mutlu olur. Doğasında olmayanı zorlarsan ne o ne de sen mutlu olursun. Önce kendini tanı, isteyen insan değişir, gelişir. Umutsuz olma sakın. Umut hep bir yerlerdedir; belki bir kuşun kanadında, belki bir güneş ışığında…

Bu yıl da gitsin bu şekilde. Şimdi kazançları kenara koyup, kayıplardan ders çıkarma vakti.. Acele etmeye gerek yok, nehir kendi ritmini bilir sonunda. Sen doğru yöne yüz yeter…



Share/Bookmark

0 yorum:

Yorum Gönder