Çarşamba, Mayıs 24, 2017

İlişki Bitince Neler Olur?

“Hayatta hata yoktur, tesadüften de söz edilemez. Yaşadığımız tüm olaylar, ondan bir şeyler öğrenmemiz için gönderilmiş nimetlerdir.”

          Siz de başınıza gelen her şeyin bir amacı olduğunu düşünenlerden misiniz? Hayat şimdiye kadar alıştığımız sınavların aksine önceden çalışmanın çok mümkün olmadığı, insanı çekirdekten yetiştiren bir okul gibi. O yüzden de zevkli ve yaşanılası sanırım.

          Hayat boyunca o kadar çeşitli olaylar yaşarız ki; iyi olaylarda hiç sesimiz çıkmazken bize kötü hissettiren olaylarda hemen bayrak kaldırmaya meyilliyiz genel olarak. Bir kayıp yaşamak bunlardan birisi; bir yakınınız, hayatınız, işiniz veya ilişkiniz sadece birkaç örnek olarak sayılabilir. Peki yaşadığımız kayıplar ile ilgili hepimiz benzer süreçlerden geçiyoruz desem ne dersiniz? Haydi “Aşk”ı yazalım.

          İsviçreli ünlü bir psikiyatrist, Dr. Elisabeth Kübler Ross 1969 yılında bir araştırma yapar ve sonucunda insanların genel olarak bir kayıp sonrası 5 farklı psikolojik süreçten geçtiğini, normale dönmek için tüm süreçleri tamamlamanın şart olduğunu ortaya atmış. Süreçler ilginç bir şekilde her türlü kayba uyarlanabiliyor ve bazıları reddetse de her insan bunu az ya da çok yaşıyor. Biz bugün bitirdiğimiz ilişkilerden bahsedelim. İlişki dediysek, oturmuş bir ilişki olması önemli, öyle günübirlik olanları değil. Yani en az yarım yıl geçirmelisiniz bu tip bir modelden bahsedebilmek için. Zira birinin hayatınızda gerçek anlamda yer edinmesi, alışkanlıklarınızı değiştirmesi birkaç ay ile pek mümkün değildir. 

          Neyse süreçlere dönelim. Açıkçası bir insan ile yolları ayırmanızın sizin üzerinizdeki etkisi o insanı kaybetmiş olmaktan veya öleceğinizi öğrenmekten çok da farklı değildir. Bir ilişkiniz vardı ve bir şekilde bitti diyelim. 

“İnkar ve İzolasyon”
          Bu süreç, durumu kabullenmeme ve reddetme anlamına gelir. “Tüm bunlar başıma nasıl geldi?”, “Bu gerçek değil, asla olamaz”, tepkileriyle kendini gösterir. Aslında bu süreç vücudumuzun ani şoklara karşı kendini korumak için gösterdiği doğal bir tepkidir. Bu ilişkiye neredeyse tüm hayatınızı verdiğinizi, onun için her şeyi bir kenara bıraktığınızı ve onsuz asla yaşayamayacağınızı düşünürsünüz. Bu tip bir durumu reddetmek, hayatta kalmak için ilk başlarda çok da gereklidir. Bu süreçte kişi, olay hakkında konuşmaya meyilli olmaz, hatta ilişkinin bittiğini çoğu kez söylemez. Mümkün olduğunca kendi içine çekilir ve içinde gerçekçi olmayan bir umut taşır. Tıpkı askerde şafak doldurmak gibi kalan günlerini doldurmaya bakar. Bu sürecin sonunda ise kişi artık kendine sorular sormaya başlamış ve sonucu kabul etmiştir. Bu nokta önemlidir, çünkü hiç de fark etmeden iyileşme sürecinin ilk adımı atılmış demektir. 

“Öfke”
          Bu süreç, iyileşmek için oldukça gereklidir. Bitmiş bir ilişkide karşı tarafa hiç sinirlenmemiş insan yoktur sanırım. İnsan genel olarak karşı tarafı suçlar, onun hatalarını öne sürer. Kişiden ziyade hayatı, kaderi, tanrıyı veya çevresindekileri suçlar çoğu zaman. Ayrılık süreci bize acı verdiği için sorumluluktan kaçmanın en rahatlatıcı yolu, sorumluluğu başkasına atmaktır çünkü. Mesela arabesk müzik, özellikle bu süreçteki insanların eseri olsa gerek. “Neden o kadar insan mutlu olabiliyorken benim başıma bu geldi?”, “Allah bana bunu neden reva gördü?”, “Günahım neydi?”, “Neden beni tüm bunları yaşamadan önce engellemediniz?” gibi sorular bu evrede olduğunuzu en net gösteren sorulardır. Bu süreç kişilerin en çok ani karar verdiği süreçtir ki en doğrusu bu süreçte mümkün olduğu kadar ani karar almamak ve uygulamamaktır.

“Pazarlık”
          Bu süreç gerçekle yüzleştikten sonra hayatın “Yeniden Dene” butonunu arama sürecidir. Tıpkı bir oyun oynar gibi kişi yeniden bir hakkı olsun ister, bunu hiç yaşamamış saymak ister ve bunun için kendiyle ve tanrıyla pazarlık yapar. Çünkü durum önce reddedilmiş, sonra durumun sorumlusu başkaları seçilmiştir ancak geçen zaman ve gösterilen tepkiler herhangi bir değişikliğe sebep olmamıştır. Haliyle geriye pazarlık yapmak kalır. “Şu durum bir düzelsin, bundan sonra hiç böyle yapmayacağım.” gibi sözlerle kişi umudunu kadere bağlamaya başlar. Bu süreç, yine çok normaldir ve aslında bir futbol sahasında savunmadaki son adamdır. Gol geliyordur ve psikolojinizin gösterdiği son direnç bu evre olur. Burada sağlam ve kararlı durmak önemlidir, zira acıyla yüzleşmemek adına eski sevgilinizle barışmak için bile adım atarken bulabilirsiniz kendinizi. Tabii ki bu barışma hamlesi başarılı olsa bile yiyeceğiniz golü ertelemekten başka bir şeye yaramaz genel olarak. Hatta hayat bir futbol maçı ise, size telafisi çok daha zor olan bir son dakika golü olarak geri gelecektir muhtemelen. Çünkü aslında hayat, çok sayıda gol barındıran, süresi belli olmayan, kuralları oynarken öğrendiğiniz tek bir maçtan ibaret. 

“Depresyon”
          Şimdiye kadarki süreçleri bilmediğiniz için daha öncekilere depresyon demiş olabilirsiniz. Ama depresyon başkadır. Bunalımlı günler, melankoli, hiçbir şey yapmama isteği, içe kapanma, umutsuzluk diye Google’a sorsalar “Bunu mu demek istediniz?” diye sizi gösterirler bu süreçte. Genelde kimselerle konuşmak istemez insan, hayal kurmaz, ağlama nöbetleri de kendini gösterebilir etkiler arasında. Çünkü artık önceki 3 adımdaki savunma oyuncularınız geçilmiş, rakip golü atmıştır. İtirazlarınız sonuç vermemiş ve gol ne yazık ki geçerli sayılmıştır. İnsanları kandırmak imkansız hale gelmiş tüm benliğiniz daha önce söylediklerinizi reddetmeye başlamıştır. Haliyle umut diye bir şey size uzak bir kelime haline gelmiş, yani daha maç bitmeden maçı bırakmışsınızdır bir bakıma. 
Depresyon, oldukça gerekli bir süreçtir aslında. Bir bakıma basketbol maçında mola almak gibi psikolojinizin yaralarını sardığı süreç de denilebilir. Üzüntü ve pişmanlık en baskın duygulardır ve bu durumlar yenilen golü değiştirmemektedir ve siz ilk defa bunu gerçek anlamda kabul etmişsinizdir. Ödediğimiz bedele, kaybettiğimiz yıllara üzülürüz çoğu zaman. 
Hâlbuki bu süreç, kişinin kendi hatalarını en rahat fark ettiği ve en kolay şekilde değiştirebildiği süreç anlamına gelir aynı zamanda. Mola almak demiştik ya hani, en güzel taktik değişiklikleri oyun sırasında değil mola zamanında yapılır çünkü. Bu süreçte bolca kitap okumak çok faydalı olur ve genelde uzmanlar tarafından sıkça tavsiye edilir. 

“Kabullenme” ve “Umut”
          Bu süreç en keyifli süreçtir. Gerçeği tam anlamıyla kabullenmiş ve hatalarından ders almış bir insan olarak bakarsınız sabahları aynaya. Kendinize bakarken daha önce yaşadığınız acılı süreçlerden kazançlarınızı düşünüp hayata çok teşekkür edersiniz. Kendinizi daha önce hiç olmadığınız kadar “siz” hissedersiniz ve bu olaylar olmasaydı asla siz olamayacağınızı fark edersiniz. Haftalar önce kızdığınız, küfrettiğiniz kadere, hayata minnettar olursunuz. Aldığınız yara izlerini, sizi güçlü bir savaşçı olarak gösteren birer dövme olarak gururla sergilersiniz. Daha güzeli, önceki süreçlerde kendinize kattığınız tecrübeleri gördüğünüz umutsuz insanlara aktarmaya başlarsınız. Çünkü hayat her şekilde güzel ve yaşanılasıdır. Hata diye bir şey yoktur, tesadüf de öyle. Başınıza gelen her şey ondan bir şeyler öğrenmeniz için gönderilmiş nimetlerden başka bir şey değildir. Ve büyük olasılıkla daha önce canınızı sıktığınız küçük şeyler artık sizi üzmeyecektir. Artık isteseniz de istemeseniz de olgunlaşmış, güçlenmiş ve ruhunuz tazelenmiştir. Özgürsünüzdür artık, kendinizsinizdir. Ödediğiniz her bedel kölelikten azat edilme bedeli olarak sayılmıştır. Yaşadığınız hiçbir şey boşa gitmemiş ve her şey için ‘iyi ki’ demeye başlamışsınızdır. 

          Sonra ne mi olur? Umut gelir yerleşir ruhunuza. Gülümseyerek bakarsınız önceden kaçtığınız aynalara. Birden biri çalar kapınızı ve tam da doğru zamanda doğru yerde.

          Birden kelebekler yerleşiverir hep ait olduğu yere, kalbinize…  

Aşk’la kalın…



Share/Bookmark

0 yorum:

Yorum Gönder