Perşembe, Nisan 29, 2010

Hayatla Röportaj Yaptım

Hayatla röportaj yaptığımı gördüm rüyamda.

"Benimle röportaj mı yapmak istiyorsun?" diye sordu Hayat.

"Zamanın var mı?" diye sordum.

Gülümsedi ve ‘’Benim sonsuza kadar zamanım var.’’dedi.

Ne sorular var yüreğinde?İnsanlarla ilgili en çok neye şaşırıyorsun?diye sordum.

Hayat basladı anlatmaya:

"Çocukluktan sıkılıp büyümek için acele ediyorlar, sonra yine çocuk olmanın özlemini duyuyorlar. Para kazanmak için sağlıklarını kaybediyorlar, sonra sağlıklarını kazanmak için paralarını kaybediyorlar. Gelecekle ilgili edişelenmaekten şimdiyi unutuyorlar. Sonra da ne şimdiyi ne geleceği yaşayabiliyorlar. Deneyim iyi bir öğretmendir diyorlar ama deneyimin faturasını ödemek istemiyorlar. Hayatlarını kazanmak için eğitim alıyorlar ama yaşam ustası olmayı bilmiyorlar. Bu nedenle de, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlar, hiç yaşamamış gibi ölüyorlar."

Hayat elimi tuttu sıkı sıkı.. Bir süre sessiz kaldık,birşey konuşmadık.Sonra derin bir nefes aldım. Ona, insanların neleri öğrenmelerini istediğini sordum.

Hayat yanıtladı:

"Hiç kimseyi seni sevmeye zorlayamayacağını, yapabileceğin tek şeyin seni sevmelerine izin vermelerini isterdim. Affetmenin affederek öğrenilebileceğini öğrenmelerini isterdim. Başkalarıyla kendilerini kıyaslamamayı öğrenmelerini isterdim. İki insanın aynı şeye bakıp farklı şeyleri görebileceğini öğrenmelerini isterdim."

"Zengin insanın en çok şeye sahip olan değil, en az şeye ihtiyaç duyan insan olduğunu öğrenmelerini isterdim. Bir sevecen yüreği derinden yaralamanın bir anda olduğunu; ama iyileştirmenin çok uzun sürdüğünü öğrenmelerini isterdim.Hayata pozitif bakmanın yaşama sevincini bir kat daha artırdığını öğrenmelerini isterdim..’’
Hayat derin bir nefes verdi. Hayatın nefesi kelimelere dönüştü.

"Söylediklerimi yüreğine kaydet.’’dedi.söylediği cümleyi yüreğime kaydetmiştim..

"Başkalarını affetmek yeterli değil, kendini de affetmeyi öğren".

Yüreğim kuş gibi hafiflemişti. son olarak bir soru daha sordum’’Hayat benden ne istiyorsun?’’dedim usulca..

Bütün odayı beyaz bir ışık kaplamıştı ve Hayat yanıtladı.

"Senin kendin olmanı istiyorum, yoksa başkası olurdun. Sana bugün ihtiyacım olduğunu bil, yoksa bugün benimle olmazdın. Kendi eşsizliğini ve biricikliğini bil; çünkü ben kendimi tekrar etmeyecek kadar yaratıcı ve zenginim. ve gerçekten TEK değerli olanım. Değerimi bil."

Hayatın değerini bilmek lazım. Bi daha gelmeyeceğiz bu dünyaya sonuçta, kimse için canımızı sıkmaya üzülmeye değmez. Bu kimsenin içinde 1. kategoriye dahil ettiğiniz insanlar hariç tabiki. Onlar canınızdır. Bu konuda bir şeyler söylemek gerekirse eğer, artık öyle bir dünyada yaşıyoruz ki insan tanıştıktan yarım saat sonra o insana "kardeşim" demeye başlıyor. Bir ilişki içerisinde olduğunuzda o insana "aşkım" , "hayatım" diye hitap ediyor insanlar. Bu kadar kolay mı bu terimler? Sonra ah ben darbe yedim, vah benim etrafımda kötü insanlar var derler hep. Bunu o düzeye getiren bizleriz aslında. Bir insana kardeşim demek ne demek hiç düşündünüz mü? O insana için ölebilecekseniz kardeşim demelisiniz. Hele "aşkım", "hayatım" kelimelerine değinmek istiyorum. Adı üzerinde "hayatım" diyorsanız bir insana o sizin hayatınız olmalı, yani 2 gün sonra o insan hakkında dedikodu yapmamalısınız. Bu devirde böyle ilişki bulmak zor ne yazıkki insanlar karşılığı olmadan kimseye değil emek, vakit bile ayırmıyorlar.

Hayatın değerini bilmek lazım. Okuduğum kitapların birinde her şeyin bizimle başlayacağını ve bizimle biteceğini öğrenmiştim. Çok da doğru... Düşünün şu anda ne sorunlar var, ülkeniz ekonomik sıkıntıda hatta savaşta olsa ne olacak siz olmasanız? veya sizin sevdiğiniz insan sizi sevmiyor olsa ne olacak ki? Siz olsanız da olmasanız da bu dünyada emin olun ki birileri gidip o clubları, barları dolduracak. Siz olmasanız en fazla günde 1 şişe az rakı tüketilir. Siz olmasanız hesabınızda milyar dolarların olmasının bir anlamı olur mu peki? Bunu hiç düşündünüz mü? O zaman hayatta her şey biz varsak değerli diyebiliriz. O yüzden insan hayatını kıymetini bilmeli. Bazı kişiler hariç (ki sayıları bir elin parmağını geçmemeli) kimse için canımızı sıkmamak lazım. Her şey geri geliyor ama zaman asla...


Yukarıdaki yazıda söylenen gibi hayatın değerini bilmek lazım. Şu anda etrafında kaç kişi olduğu değil, cenazende kaç kişinin olduğu önemlidir bence... Çünkü eğer elinizde diğerlerinin sahip olamadığı bir güç varsa eğer, emin olun ki dostunuz(!), kardeşiniz(!) çok olur ama gücünüz gittiği anda o bir elin parmağını geçmeyen kişilerle başbaşasınız. O yüzden bu insanları mümkün olduğunca az tutmalısınız bence.
Maddiyata çok önem veren insanların çok fazla olduğu bir dünyada yaşıyoruz ne yazıkki. Geçenlerde Star'da "Zuhal Topal'la İzdivaç" programını seyrettim.Hem de baştan sona kadar, sıkılsam da bilgi sahibi olayım, kendimden başka insanları anlayayım diye... ve en acılı durum olarak şunu gördüm 70 yaşını geçmiş artık hayatı anlamış, asıl olarak duygusal olması gereken insanlar bile "şu kadar borcum var bunu ödeyebilecek insanlar bana talip olsun" diyorlar. Bu durum beni çok üzdü gerçekten. Olay parada, pulda, mevkiide değil sevgide, sevgide... Bu sevgi illaki sevgili olması gerekmez, bazen bir kardeşin abisine duyduğu sevgiyi bulursunuz, çünkü size o lazımdır, bazen de bir babanın çocuğuna duyduğu sevgiyi hissetmek istersiniz...
Bazen, hayatın adaletsizliğini göstermek üzere, size yol gösterecek bir abiniz olmamıştır, ya da anneniz babanız genç yaşta, size verimli olamadan, tecrübelerini aktaramadan göçüp gitmişlerdir bu dünyadan. Siz eğer bunu sonradan bulduysanız sakın kaybetmeyin. Unutmayın sevgi karşılıksız bir duygudur, çünkü bir gün mutlaka size geri dönecektir.


Karşılıksız sevgiyi bulmanız dileğiyle...




Share/Bookmark

0 yorum:

Yorum Gönder