Melih Atasever Kişisel Blogu
Çarşamba, Aralık 15, 2010
Aşk'ın Ardından
Salı, Aralık 14, 2010
Dengeyi Kurmak
Dengeyi Kurmak
Salı, Kasım 16, 2010
Ayrılık Zor
Ayrılık zor.. Ne şekilde olursa olsun, kalıcısı da geçici olanı da zorlar insanı.. Ama özümüzde var bu ne yapalım, illa ki olacak elbet ayrılıklar.. Bazen bir sevdiğiniz olur ayrıldığınız, kimi zaman zaten ayrılmak istediğiniz. Kimi zaman sonsuzluğa uğurlar insan sevdiğini bir gün yanına gideceğini bildiği halde,
kimi zaman ise gözü görmesin diye en uzağına gitsin ister dünyanın.. Kalıcısına insan alışır elbet, alışıyor da.. Gelmeyecektir çünkü o artık bir daha, yeni bir yaşam kurarsın kendince.. Peki ya geçicisi..
Ayrılık Zor
Pazartesi, Kasım 15, 2010
Öyle İçimdesin Ki
Seni uyurken seyrettim… Gözlerin kapalı, huzur içindesin… Sarı saçların çevreliyor o melek yüzünü… Hani insanlar uyurken masum olur derler ya, seninkisi o masumluktan bile öte.. .
Acaba diye düşündüm, bazen melekler insan kılığına girebiliyorsa eğer, sen o meleklerden biri olabilir miydin acaba? Sessizce nefes alıyorsun derin derin… Küçücük ellerini bembeyaz göğsüne yaslamış, huzur içinde yatıyorsun… Sonra, konuşmaya karar verdim seninle… Sessizce ama, masum bir sohbetti sadece amacım. İçimi dökecektim sana, yıllardır merak bile etmemiştim hiç. Konuşmaya başladım fısıldayarak, anlattım…
Öyle İçimdesin Ki
Pazar, Kasım 14, 2010
Haksız Mıyım?
Hani vardır ya bazen hayatınıza giren, ve bir anda yıllardır hayatınızda olanlardan daha yakınınıza gelen, onların görmediği şeyleri sizde gören insanlar.. Hani en karanlık kuyulara düşseniz bile "Bi tek o olsun bana bişey olmaz" dediğiniz, ailenizin yerine koyduğunuz dostlarınız.. Bilirsiniz çünkü, çevrenizdeki bir sürü sahte maskeler altına gizlenmiş gülümseyen yüzlerin aksine o işte tam ona ihtiyacınız olan anda, daha adını bile ağzınıza almadan, "iki eli kanda olsa bile" bir anda yanınızda bitiverir. Ve size tam da ihtiyacınız olan şeyleri sakınmadan, çekinmeden söyler ya, işte o insanlardan bahsedeceğim bugün.. Hoş,insanlar diyorum ama bunca 'sahte' maskenin arasında 'gerçek' gülümseyen yüzünü gösteren insan(lar) bulmak samanlıkta iğneyi aramaktan daha zor.. O yüzden eki atıp insan diyelim ona..
Haksız Mıyım?
Çarşamba, Ekim 27, 2010
Tanımak
Kolay değildir bir insanı tanımak. Merhaba merhabanın ötesinde tanımak hem de.. Neye güler acaba? Neye üzülür? Kimler onu üzer, kimler sevindirir? Kimleri hayatınından hiç çıkmayacakmışçasına çok sever? Kimlerden nefret eder? Hangi yemeği yemekten sıkılmaz? Hangilerinden nefret eder? Nasıl müzik dinler? Neleri dinlemez? Nerelere gitmekten hoşlanır? Nerelerin yakınından bile geçmez?... Daha binlerce soru var belki onun hakkında.. Sen hangilerini biliyorsun peki?
Tanımak
Perşembe, Ekim 21, 2010
Remember Me..
Remember Me..
Pazartesi, Ekim 11, 2010
En Zor Sorular
En Zor Sorular
Cumartesi, Ekim 09, 2010
Hata
Hata
Pazar, Ekim 03, 2010
Platonik Saçmalığı
Belki de tarihin en başlarından beri olan bir aşktır bu.. O kadar eski ki bu tür, adını ünlü düşünür Platon'dan alıyor biliyor muydunuz? Neyse biraz da platonik aşktan bahsedelim. Günümüzde çoğu insanda var, özellikle kızlarda.. Beğendiğiniz, hoşlandığınız bir insanı uzaktan sevmektir kısaca. Platonik aşık dediğimiz insanlar, aşklarının onlardan dahi haberi olmadan onla gezip tozarlar, onla beraber yaşarlar kısaca.. Tam şizofren işi vallahi.. Ona karşı bir sadakatli duruşları vardır ki anlatılamaz yani.. Onu beklerler uzun uzun.. Onu beklerken de gözlerinde o kadar büyütürler ki bunu, her düşündüklerinde onu mükemmelleştirecek bir özellik eklerler. Bir süre sonra farkında bile olmadan aşık oldukları kişi ile 'yarattıkları' kişi arasında bir bağ kalmaz. Sadece aşık oldukları kişiyi sevgili 'platonik'lerinin vücudunda yaşatırlar. Bu noktada bile hala platoniklerinin olayların hiçbirinden haberi yok, dikkatinizi çekerim.
Platonik Saçmalığı
Perşembe, Eylül 30, 2010
Ağlamak İçin Gözden Yaş Mı Akmalı?
Ağlamak İçin Gözden Yaş Mı Akmalı?
Salı, Eylül 28, 2010
Baskıdaki Aşk
İlişkinin ilk günlerinde neden aşk en ateşli dönemini yaşar bilir misiniz? Çünkü aşk farklıdır, bir başka deyişle farklılıktır. Siz kontrol etmeye çalıştıkça karşınızdakini, benzetmeye çalıştıkça kendinize, aslında aşkı da öldürüyorsunuz içinizdeki.. Bir güç savaşı değildir çünkü aşk, kendi haline bırakmalı, o zaten ne yapacağını bilir, binlerce yıldır bildiği gibi..
Baskıdaki Aşk
Çarşamba, Eylül 08, 2010
Gelecek Olana -Aşka- Dair
Henüz gelmedin.
Ne yol biliyorsun ne de iz. Ajandanda işaretli tarihler arasında yerim, telefon rehberinde önceliğim yok hala.
Zamanım ve kimliğim belirsiz.
Sen kendi yaşam öykünde sana biçilmiş rolünü oynamaya devam ediyorsun her zamanki gibi. Aynı yoldan işe gidip geliyorsun her gün, alışveriş yaptığın mağaza, mahalle bakkalın, faturalarını yatırdığın banka, haftasonu takıldığın alemci tayfan, haftada bir yaptığın aile ziyaretlerin aynı.
Arada bir gözlerini tüm bu dış dünyadan alıp içine çevirdiğinde, dalıp gittiğinde sessiz, bir şey olacağına dair tuhaf bir ürperti duyuyorsun. Bilinmezliğin çekici ama bir o kadar da ürkütücü yanı içini yakıyor.
Silkiniyorsun hemen bu tuhaf duygudan kurtulmak için. Bir yolculuğun başında olduğunu biliyorsun. Ama yerin henüz ayrılmamış. Kalkış saati belirsiz.
Gelecek Olana -Aşka- Dair
Pazartesi, Eylül 06, 2010
Dan Brown - Kayıp Sembol
Son zamanlarda okuduğum en sürükleyici romanlardan birini anlatmak istiyorum. Dan Brown'ın son romanı Kayıp Sembol. Kitap CIA, İncil, Masonlar, ABD ve semboller üzerinde geçiyor. Ünlü bir sembolbilim profesörü olan Robert Langdon isimli bir adamın yüksek dereceli bir mason arkadaşı tarafından ABD başkenti Washington'a çağrıldıktan sonra yaşadığı olayları konu alıyor. Kitaptaki yerlerin gerçek oluşu çok daha etkileyici kılıyor. Bir solukta okudum resmen. Kitabın sonunda ciddi felsefik konuşmalar var ve kitabı bitirdikten sonra en az 1 haftanız bunun üzerine düşünmekle geçiyor, en azından benim öyle geçti ve bir aydınlanma hissediyorsunuz sanki.. Mutlaka okunmalı diyerek kütüphaneme ekledim, ve sizlere de tavsiye ediyorum.
Dan Brown - Kayıp Sembol
Pazar, Eylül 05, 2010
Sen
üç mel'un adamı var:
Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını
yer yer tırnaklarımla kazıdım
hatıralarımın camını..
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
biri o,
biri ötekisi..
Sen
Cuma, Eylül 03, 2010
İskele
Bir yaz akşamı..
Kayalıklara oturmuşum,yıllardır buradayım sanki..
Dalgalar vuruyor ayaklarıma,
yavaşça, serin serin..
Dolunay var bu akşam..
Mehtap da var denizin tam ortasında,
sanki bir kalkan balığı edasıyla
parıl parıl parıldıyor.
Hafif bir esinti var dalgaların üzerinde salına salına dolaşan..
İskele
Perşembe, Eylül 02, 2010
Görücü Usulü
Günümüzde öyle bir devirde yaşıyoruz ki, eskilerin yaptığı doğal olan her şeyi samanlıkta iğne arar gibi arıyoruz sevgili dostlar. Eskilerin yediği hormonsuz doğal yiyeceklerden tutun da yine hormonsuz, doğal ilişkilerine kadar doğal olan her şeye gıpta ile bakar duruma geldik ne yazıkki. Şimdi bir durup da arkamıza baktığımızda aslında doğru olanın, temiz ve saf olanın o günlerde olduğunu düşünüyoruz, ilişkilerde de böyle tabiki. Menfaatin hat safhada olduğu, kimsenin kimse için bir bardak bile su içmediği, insanlara duyguları için değil de, sahip olduğu maddeler için yaklaşılan bir devirde yaşıyoruz. Gülümsemeler sahte, sözler sahte, hatta ilişkiler bile sahte çünkü..
Görücü Usulü
Salı, Ağustos 31, 2010
Cumartesi, Ağustos 28, 2010
Senin Olsun Sadece
Senin Olsun Sadece
Salı, Ağustos 24, 2010
Ait Olacaksın Önce
Cumartesi, Ağustos 21, 2010
Inception / Başlangıç
Inception / Başlangıç
Perşembe, Ağustos 19, 2010
Farkında Olmalı İnsan
Farkında Olmalı İnsan
Salı, Ağustos 17, 2010
Bitiril(emey)en İlişkiler
Hayatta bazen karşınıza bir insan çıkar, siz daha çok küçükken, daha tam olgunlaşmaya başlarken yani hayatın daha sillesini yemeden, daha o sizi türlü türlü oyunlarıyla tanıştırmadan önce yani... O insanla güzel bir ilişkiniz başlar, günler geçer, haftalar geçer, aylar, yıllar derken bir bakmışsınız bir çok insanın evli bile kalamadığı bir süredir çok güzel bir ilişkiniz olmuş. Bir bakıma beraber büyümüşsünüzdür onunla. Bir çok ilk deneyiminizi onunla yaşamışsınızdır, çok değişik yerlere gitmiş, çok keyifli vakitler geçirmiş, unutulamayacak anılar bırakmışsınızdır gerinizde..
İlk zamanlarda yani cicim aylarınızda her şey çok güzel gider, 'aşkım', 'çiçeğim' 'böceğim' sözleri konuşmalarınızın büyük bir kısmını oluşturur, güzel jestler, akıllara bile gelmeyen süprizler yapılır karşılıklı.. Hani filmlerde olur ya, çimlere yatıp ileride geçirmeyi umduğunuz günlerin hesabı yapılır, 'nerede yaşayacağınız', 'hangi işi yapacağınız'ı , hatta 'çocuklarınızın isimlerini' konuşur mutlu olursunuz. Sevgiliniz artık hayatınızın çok büyük bir parçası oluvermiş, tabir-i caizse hayatınızın yapıtaşı oluvermiştir artık...
Bitiril(emey)en İlişkiler
Pazar, Ağustos 15, 2010
Dostum Musun Düşmanım mı Yoksa Hiçbir Şeyim mi?
Yazıma Tarkan'ın sözleriyle başlamak istiyorum..
"Ayda yılda bir olsada muhakkak ara
Azıcık zamanından ayırda
Öldün mü kaldın mı diye sor ara sıra
Adımı kalbine yaz beni unutma"
Günümüzde insanlar 10dk da arkadaş,1 saatte dost, 2 saatte kardeş, 2 saat sonra da düşman oluveriyorlar. Ne kadar sahte, ne kadar yapmacık değil mi? Bir insan hayatınıza girmişse, arkadaşlıktan daha öte bir samimiyetiniz varsa, yani herkesle paylaşmadığınız şeyleri paylaşıyorsanız eğer, o insan sizin için önemli olmalı.. Siz de onun için tabiki.. Eğer işiniz düştüğünde ya da onun size işiniz düştüğünde arayıp sorma durumu varsa, o ne dost ne de arkadaştır bence.. Menfaate dayalı mükemmel bir ilişkiniz vardır, allah bozmasın.. Allah bozmaz zaten, manfaatiniz bittiği anda bozulur kendisi... Eğer ki dost iseniz, işiniz düşmediğinde de, sırf 'bir ihtiyacın var mı' demek için bile arayıp sormak lazım.. Onu bilirsiniz %99 ihtimalle 'yok sağol' diyecektir ama yine de sormak lazım. Bu vefa göstergesidir çünkü.. Ayda yılda bir olsa da, azıcık zamanınızdan ayırıp da, öldün mü kaldın mı diye aramak lazım dostlarınızı.. Yani Tarkan'ın dediği gibi dostunuzun adını kalbinize yazmanız lazım..
Dostum Musun Düşmanım mı Yoksa Hiçbir Şeyim mi?
Perşembe, Ağustos 12, 2010
SMS Aşkları
Günümüze yeni peydah oldu bu tip ilişkiler.. Birbirinin yüzünü görmeden 'SMS' ile çıkmaya başlıyorlar, yine birbirlerinin yüzünü görmeden de 'SMS' ile ayrılıyor insanlarımız. Bu durumu eskiden, yani cep telefonları yaygın değilken, Facebook, Twitter gibi şeyler daha portakalda vitaminken, yani daha 'mirc' varkenki #zurna kanalında a/s/l diye soru sorulan chat zamanındaki ilişkilere benzetiyorum bunu.. Kardeşimde görüyorum bunu, her an her saniye elinde telefon, sürekli mesaj atıyor.. Çevremdeki bir sürü insanda da bu böyle.. Twitter'ı anlık durum raporu şeklinde kullanan zihniyet, yani 'kalktım', 'yüzümü yıkadım', 'duş aldım', 'ayakkabımı bağladım', 'uyudum' şeklinde süreki twit atanlar, twitter'dan taciz yetmeyince, sms'den devam ediyorlar tacize anlaşılan...
SMS Aşkları
Çarşamba, Ağustos 11, 2010
Bodrum'dan Tarkan Geçti
Geçtiğimiz cumartesi yani 7 Ağustos'ta Bodrum'un en güzide beach'lerinden birinde, Bianca'da Tarkan vardı. Tarkan ile ilgili değerlendirme yapmak istiyorum biraz. Bianca gündüzleri beach olup akşamları da yemek yenilen, güzel bir mekana dönüşüyor. Yani burada konser verilmiyor. Aksine sanatçılar 'sahneye çıkıyorlar' insanları eğlendirmek için. Bir halk konseri olmadığı için de mekanda kategorilere göre oturma düzenleri oluyor. Localar ve standlar yani. Fakat Tarkan'ın kendi isteği ile en ön tarafa ayakta 400 kişi civarında kişi alındı bu konserde.. Biletleri de 89 lira idi ayakta izleyenler için. Localar ve Standların fiyatları ise 300TL civarında değişiyordu. Bianca'ya Tarkan'dan 2 hafta önce Kenan Doğulu, ondan da 2 hafta önce Ajda Pekkan gelmişti. Bianca'nın oturma düzenine göre ve mantıken, oturma düzeni Localar ve Standlar en önde olacak şekilde olur genelde. Fakat Tarkan'ın en önde ayakta olan insanları istemesi sonucu localar ve standlar, ayaktaki insanların arkasına alındı. Ve haliyle de ortalama kişi başı 500tl veren insanlar Tarkan'ı uzaktan izlemek zorunda kalınca eğlenemediler haliyle. Ayaktaki insanlar da herhangi bir içki alamadılar o nedenle çok gaza gelmediklerini söyleyebilirim.
Bodrum'dan Tarkan Geçti
Cumartesi, Temmuz 31, 2010
Modifiyeleştirilebilmek ya da Modifiyeleştirememek
Shakespeare demiş; Modifiyeleştirilebilmek ya da Modifiyeleştirememek işte bütün mesele bu!
Evet gerçekten bütün mesele bu... İngilizler yüzyıllarca boş yere asalet diye yanıp tutuşmamışlar, gerçekten öyle... Asalet insanın içinde olacak, eğer asaletiniz yoksa başbakan karısı bile olsanız oraya yakışmazsınız. Neyse, Modifiye; sağından solundan tatmin olmadığınız birşeyi kurcalamak, çeşitli kısımlarında değişiklik yapmak suretiyle tatmin olmaya çalışmak demektir.. İnsanlar iki çeşittir Shakespeare'in dediği gibi... modifiye olabilenler ve olamayanlar.. Eksik olduğunu gördüğünüz ya da düşündüğünüz kısımlarınızı modifiye edebilmek lazım. Modifiye edelim ki daha güzel olsun değil mi? Tabi insanın elinde olmayan bir şey var, madem söz modifiyeden açıldı, ona da kasa diyelim, yani insanın özü, kendi benliğidir, bir diğer anlamıyla asalet...
Modifiyeleştirilebilmek ya da Modifiyeleştirememek
Cumartesi, Temmuz 24, 2010
Seven mi Kıskanır Yoksa Güvenmeyen Mi?
Yaz geldi, bütün bir kış beraber gezip tozup, eğlenen çiftlerin birisi tatile giderken ötekisinin gidemediği zamanlara geldik artık.. Bazen öyle bir zaman olur ki, sevdiğiniz sizin yanınızdan ayrılmak zorunda kalabilir, ya da siz onun yanından.. İş gezileri olabilir, ailece tatil planları olabilir bu ayrılıkların sebepleri…
Ve ayrılığın sonucunda siz belirli bir süre beraber olamayacak, bir diğer değişle bir yarınız eksik olacaktır. Hem giden hem kalan için de bu böyle olur genelde.. Giden için, bir şekilde idare edilir durum, sonuçta tatile çıkıyorsunuz değil mi? Peki ya kalan için?? İşte daha önce hiç aklınıza gelmeyen o sorular aklınıza girmek için uğraşır dururlar… Acaba başkasına bakarsa, orada gözüm görmezken ona sarkan olursa, acaba benim yokluğumda başkasını bulursa gibi… Ve haliyle bir kıskançlık sürecini getirir bu sonuçlar…
Seven mi Kıskanır Yoksa Güvenmeyen Mi?
Salı, Temmuz 20, 2010
Benim İçin Ne Yaparsın
Haberi okurken, tüylerim diken diken oldu. Günümüzde ki sevgiler nasıl da ısmarlama, nasıl da maddeyle tartma aşşağılığında. Ve nasıl tükenmez ki böyle sevgiler, üç-beş gün bilemedin 1 ay sonra.
Geçtiğimiz günlerde Türkbükü’nde sabaha karşı sahibi olduğu Mavi Otel’den lazer ile Türkbükü Koyu’nun karşısındaki tepeye “Ece Erken Seni Çok Seviyorum” diye yazdıran Erdinç Acar’a, bir başka karşılaşmalarında, Ece sormuş; ”Benim için, başka ne yaparsın?” Bu soru üzerine, Erdinç “Senin için kolumdaki 26 bin euro’luk saati denize atarım” demiş ve herkesin önünde saati çıkarıp denize atmış. Tabi Ececik, hem çok şaşırmış hem de çok keyiflenip çok sevinmiş.
Benim İçin Ne Yaparsın
Pazartesi, Temmuz 19, 2010
Sevmek mi Daha Güzel, Sevilmek mi?
Fuzuli'ye 'Sevmek mi yoksa sevilmek mi daha güzeldir..? ' diye sormuşlar. 'Sevmek' diye cevaplamış ve eklemiş: 'Çünkü sevildiğinden asla emin olamazsın..'
Fuzuli'ye katılmamak elde değil... Hayat denilen bu oyun çok ilginç.. Kendine göre kuralları var, ve kuralları baştan söylemiyor, tam kuralları öğrendim artık derken, daha önce hiç bilmediğiniz bir kural sizin gol yemenize sebep olabiliyor. Neyse, sevmek üzerine konuşuyorduk.. Sevmenin çok çeşitli türleri vardır.
Sevmek mi Daha Güzel, Sevilmek mi?
Cumartesi, Temmuz 17, 2010
Her Seçim Bir Kaybediştir
Uzun zamandır yazmıyordum, yazamıyorum nedense... Eh artık bi yerinden başlamak lazım değil mi?? Yazacak o kadar çok şey birikti ki bu sürede.. Neyse...Bugünkü yazıma Can Yücel'in çok sevdiğim bir yazısı ile başlayacağım, üzerine de söyleyecek bir kaç şeyim vardır elbet...
Her Seçim Bir Kaybediştir
Perşembe, Temmuz 08, 2010
Toygar Işıklı - Sen Eşittir Ben
Toygar Işıklı - Sen Eşittir Ben
İlişki Durumu
Daha çok azını yaşadığım şu ahir ömrümde çok insan tanıdım. Hayat işte kimse birbirine benzemiyor, herkesin istediği farklı... Herkesin bir işi var, herkes kararlı ,herkesin acelesi var fakat zaman sınırlı... Herkesin bir adı var, herkes kimlikli. Herkesin amacı var ve görev de belirli... ve kimi yolundan sapmış vakit harcıyor, kimi görevi unutmuş boş konuşuyor, kimi arada kalmış isyan ediyor, ve kimi de yapmış başarmış akıl veriyor... İlişki durumlarına gelirsek de türlü türlü insan var ama gözlemyebildiğim kadarıyla bir kategori sistemi yapabiliriz sanırım... Bugün bununla ilgili yazacağım...
İlişki Durumu
Salı, Temmuz 06, 2010
İnadına Yaşamalı Hayatı
Hepinizin başına gelmiştir, bu hayat oyununda hakkınızın yendiği zamanlar olmuştur, üzülmüşsünüzdür. Hayat denen dağ size hep dik olan yamacını çıkarmıştır siz tırmanmaya çalışırken. Çoğu zaman da, o yamacı tırmanayım derken ayağınız kaymıştır, adımlarınızı sağlam atmamışsınızdır, kayıp baştan başlamışsınızdır. Bazen tuttuğunuz dal yanlış daldır, siz kendinizi yukarı çekmek için ona tutunmak istersiniz ancak, elinizde kalıverir tutunduğunuz anda, siz de tekrar hoop aşağı... Bazen de zorlu çevre koşulları engeller o dağa tırmanmanızı, hani rüzgarlar, fırtınalar, yağmurlar yani elinizde olmayan faktörler engellemeye çalışır sizin tırmanmanızı, bazen siz kendi yolunuzda giderken de size düşman insanlar engellemeye, düşürmeye çalışmıştır sizi...
İnadına Yaşamalı Hayatı
Pazartesi, Temmuz 05, 2010
Kaybolan Yıllar
Dönüm noktaları vardır insanların hayatlarında... Bir veya birkaç tane olur sayıları, eğer başınızdan hiç geçmediyse ders almak diye bir kavram yoktur benliğinizde, bence edinmelisiniz bir an önce... Karşınıza çıkmış bazı insanlar yaratmıştır bu dönüm noktalarını, iyi ya da kötü insanlar olabilirler, bazen sizi bir daha kaldıramayacağınız şekilde incitmiştir, bazen sizi kullanmıştır bazen de size kurduğu bir cümlesiyle olaylara bakışınızı değiştirmiş ve sizden yeni bir siz yaratan ateşin kıvılcımı oluvermiştir...
Kaybolan Yıllar
Pazar, Temmuz 04, 2010
Alain Delon'lar
Ozan Doğulu yeni bir albüm çıkardı "130 bpm" adıyla, diğer sanatçıların şarkılarını mixleyerek bir nevi djlik yapmış. Zaten Ozan Doğulu benim gördüğüm en iyi müzisyenlerden birisi ve bu işte de kalitesini göstermiş. Albümü kesinlikle tavsiye ederim. Albümde Sıla'yla yaptığı bir düet şarkı var, adı "Alain Delon", ilk klibini de bu şarkıya çekmiş. Şarkıyı çok beğendim, sözleri gerçekten çok doğru, gece hayatında olup bitenlere değişik bir açıdan bakmış, onun üzerine yazacağım bir şeyler.
Alain Delon'lar
Bitmiş İlişkilere Hitaben
Herkesin yaşadığı birtakım ilişkiler vardır, hayatında bir dönüm noktası olan, o insandan kendiniz ya da hayata dair çok şey öğrendiğiniz... O insan size öyle bir kazık atmıştır belki hayat boyunca unutamayacağınız, ya da sizi bir daha hiç kimsenin incitemeyeceği şekilde incitmiştir. Yıpranmışsınızdır,paramparça olmuşsunuzdur, bu acımasız hayat oyununda iflasınızı vermişsinizdir bir başka deyişle. Ardından da, tıpkı zümrüdü anka kuşu gibi küllerinizden yeniden doğmuş ve daha önce olmadığınız şekilde güçlü bir şekilde tekrar başlamışsınızdır oyuna... Bu tip ilişkilerin ardından var söyleyeceklerim bu sefer...
Bitmiş İlişkilere Hitaben
Perşembe, Temmuz 01, 2010
Unutmak mı Alışmak mı?
Ayrıldığında ya da beraberken sevgilisine "Sensiz yaşayamam, ölürüm" diyenlere sinir olurum. Bal gibi yaşarsın, hem bu söz yalan bi kere... Bu yaşına kadar nasıl yaşadıysan, nasıl gülüp eğlendiysen öyle yaşarsın, daha 3 gün önce tanıdığın insan nasıl bir anda senin hayatından daha değerli olur ki hem değil mi?
Unutmak mı Alışmak mı?
Çarşamba, Haziran 30, 2010
Pozitif Olmak Üzerine
Bu aralar olağanüstü bir şekilde pozitifim, sabahları kalkamayan ben her sabah dinç kalkıyorum, hep mutluyum, huzurluyum ve kimsenin de bunu bozmasına izin vermiyorum. Yüzümde hep bir gülümseme hakim, aman nazar değmesin... Hayattan bir şey öğrendim sanırım; bu dünya gerçekten enerji ile işliyor, ve başınıza gelen iyi ya da kötü her şey sizin isteğinize göre gelişiyor. Yani siz iyi şeyleri düşünüp olaylara istemeseniz bile olumlu bakmaya çalışırsanız emin olun başınıza gelecek bir sonraki durum olumlu olucak. Kimi insanlar vardır bir de aksilikler, uğursuzluklar gitmez üzerlerinden, kimileri vardır her şeye bir kulp bulurlar, dünyaya sahip olsalar neden güneş benim değil diye morallerini bozarlar. Nedense de gerçekten tüm aksilikler bunların başına gelir. Kısaca olumlu olursanız olumlu şeyler, olmazsanız da olumsuz şeyler gelecek başınıza, seçim sizin...
Pozitif Olmak Üzerine
Salı, Haziran 29, 2010
Sevgili Olmak Üzerine
Çok sevdiğim bir söz vardır; "Aşkı ya yaşarsınız ya da yazarsınız." diye, uzun zaman oldu yazmayalı,demekki bu çocuk aşık diye düşünmeyin, aşkı yaşamadım, hatta yaşamaya yeltenmedim bile... Çevremde o kadar aşk acısı çeken varken o cesareti nerede bulacağım kendimde. Yani Sezen Abla'nın dediği gibi "Uzak benden aşk uzak artık", yazmaya devam.. Ama Evliya Çelebi misali çok yer gezdim, çok kişi tanıdım, 2-3 hafta içinde... İyisi de çıktı, çürük olanı da... Ee tabi arkadaşlık kavun gibi değil mi sonuçta,iyi bir tanesini bulabilmek için onlarcasını koklamanız gerekir.
Sevgili Olmak Üzerine
Pazar, Haziran 20, 2010
Kadın Dediğin
Kadın Dediğin
Kadın dediğin iyi sevişecek arkadaş.
Koyun gibi yatmayacak,kımıl kımıl olacak yatakta.
Aklını başından alacak ama, aklını sadece bununla yormayacak.
Delireceksin ama delirmen hastalıktan olmayacak.
Uzanıverdi mi yanına boylu boyunca, göğsünde atan kalbinin yerine koyacaksın kendini, ruhunu, herşeyini.
Kadın Dediğin
Salı, Haziran 15, 2010
Hissettiğin Kadardır Hayat
Herkesin başına gelmiştir, çoğu zaman kendi halinde akıp giden hayatın içinde bir yerlerde takılıp kalmışsınızdır. Her şeyden ümidinizi kesmiş, yalnızlık denizinde boğulmamak için çırpınır durursunuz. O zaman içinizi dökecek bir dost, sığınacak bir liman bulamazsınız kendinize o dev dalgaların ortasında. Sade ve sadece bir oraya bir buraya savrulur bulursunuz. Hayata tutunabilmeniz, o akıp giden zamana geri dönebilmek için bir tutunacak dal ararsınız belki de...
Hissettiğin Kadardır Hayat
Çarşamba, Haziran 09, 2010
Sohbet Edilinebilecek İnsanlar
Bir sohbet ortamı düşünün, öyle çok kişi yok, tenha bir ortam... ve bu sohbetin bir resmini çizelim haydi... Önce manzarası; öncelikli tercih tabiki deniz kenarı olur ama büyük şehirdeyseniz ve şehrinizde deniz yoksa, bir binanın terası ya da en üst katında balkon gibi yerlerdede olur bu sohbet... Sohbetin yanına meze olsun, konuşurken ağzınız kurumasın diye birer bira söylersiniz garsona, ortaya da tuzlu fıstık, fonda hafif bir müzik de varsa eğer, dilsizi konuşturur bu ortam ne diyeyim.
Sohbet Edilinebilecek İnsanlar
Cumartesi, Haziran 05, 2010
Yazan Ne Güzel Yazmış
Perşembe, Haziran 03, 2010
Martılar
İstanbul'da ne zaman vapurla karşıdan karşıya geçsem martılar dikkatimi çeker... Onlarca martı denizin üstünde uçar durur saatlerce, kimi denize dalar çıkar, kimi sadece havadan bakar. Hatta bazıları evcilleşmek üzeredir neredeyse gelecektir yanınıza...
Sonra düşündüm acaba bu martılar neden sürekli denizin üstünde gezip dururlar diye. Okuduğum güzel bir hikaye aklıma geldi o anda. Onu aktarmak istiyorum bugün, hikaye nerdendir bilmem ama çok hoşuma gider benim...
Martılar
Çarşamba, Haziran 02, 2010
Onarmaya çalışmak mı, yıkıp yeniden başlamak mı?
Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız.
Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor.
Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor.
Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!..
Onarmaya çalışmak mı, yıkıp yeniden başlamak mı?
Salı, Haziran 01, 2010
Ayı Derisinden Post, Eski Sevgiliden Dost Olmaz...
Son zamanlarda en popüler ayrılık sözleri arasında girdi "Arkadaş Kalalım" sözü... Üstüne üstlük artık insanlar bunu olgun, modern olmakla özdeşleştiriyorlar. Bence kazın ayağı hiç de öyle değil, hayatınızdan çıkarmadan normal bir hayatınız hiç olmaz bence...
Ayı Derisinden Post, Eski Sevgiliden Dost Olmaz...
Pazartesi, Mayıs 31, 2010
Ünlü Bir Bilgeye Sormuşlar
Zamanın ünlü bilgesine iki soru sormuşlar.
Birincisi ; "İnsanoğlunun seni en çok şaşırtan davranışları nedir ? "
Bilge tek tek sıralamış :
- Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler...
Ünlü Bir Bilgeye Sormuşlar
Pazar, Mayıs 30, 2010
Aşk Her Şeyi Affeder Mi?
Şu günlerde kim biriyle çıkmaya başlasa, 2. günden dilinde "Aşkım" sözcüğü peydah oluyor. Aşkım aşağı, aşkım yukarı, 1 hafta sonra da o "aşk" ları nasıl oluyorsa yok oluveriyor ve bir anda da ezeli düşman oluyorlar üstüne o kadar kötülüyorlar ki sevgililerini, dinleyen zannedecek ki dünyanın en kötü insanı. Madem o kadar kötü neden çıktın dimi?
Aşk Her Şeyi Affeder Mi?
Cumartesi, Mayıs 29, 2010
Facebook İlişkiyi Bozar...
Perşembe, Mayıs 27, 2010
Gitmek mi Zor Olan, Kalmak mı Yoksa? (3.Bölüm)
Gitmekten bahsettik, kalmaktan da… İkisi de acıtır insanı ama en kötüsü vardır bir de… Ne gidebilmek ne de kalabilmek…
Gidemezsin, çünkü içinde o cesaret yoktur, yaşadıklarını unutmak istemezsin, acı çekmeye razısındır. İlişkinin sonuna kadar sürmeyeceğini bilirsin ama bırakan ben olmayayım diye bırakamazsın ya… İçin gitmek, dışın kalmak ister…
Gitmek mi Zor Olan, Kalmak mı Yoksa? (3.Bölüm)
Çarşamba, Mayıs 26, 2010
Gitmek mi Zor Olan, Kalmak mı Yoksa? (2.Bölüm)
Salı, Mayıs 25, 2010
Gitmek mi Zor Olan, Kalmak mı Yoksa? (1.Bölüm)
Şu günlerde kimle sohbet etsem, kimin yazılarını okusam herkes bir yerlere gitmek istiyor; mutlu olan da mutlu olamamışlar da… Herkes bulunduğu ortamdan uzaklaşayım istiyor. Bahar geldi evet hatta yaza doğru ilerliyoruz, bahar ayları öyledir de zaten değil mi? Bahari temizlik mevsimidir yani…
Gitmek mi Zor Olan, Kalmak mı Yoksa? (1.Bölüm)
Diğer Kanallarım
Kategoriler
- Aşk Üzerine (50)
- Günlük (14)
- Hayat Üzerine (35)
- Sevdiğim Şiirler (6)
Blog Arşivi
-
▼
2010
(74)
-
►
Temmuz
(12)
- Modifiyeleştirilebilmek ya da Modifiyeleştirememek
- Seven mi Kıskanır Yoksa Güvenmeyen Mi?
- Benim İçin Ne Yaparsın
- Sevmek mi Daha Güzel, Sevilmek mi?
- Her Seçim Bir Kaybediştir
- Toygar Işıklı - Sen Eşittir Ben
- İlişki Durumu
- İnadına Yaşamalı Hayatı
- Kaybolan Yıllar
- Alain Delon'lar
- Bitmiş İlişkilere Hitaben
- Unutmak mı Alışmak mı?
-
►
Temmuz
(12)