skip to main |
skip to sidebar
Bir sohbet ortamı düşünün, öyle çok kişi yok, tenha bir ortam... ve bu sohbetin bir resmini çizelim haydi... Önce manzarası; öncelikli tercih tabiki deniz kenarı olur ama büyük şehirdeyseniz ve şehrinizde deniz yoksa, bir binanın terası ya da en üst katında balkon gibi yerlerdede olur bu sohbet... Sohbetin yanına meze olsun, konuşurken ağzınız kurumasın diye birer bira söylersiniz garsona, ortaya da tuzlu fıstık, fonda hafif bir müzik de varsa eğer, dilsizi konuşturur bu ortam ne diyeyim.
İstanbul'da ne zaman vapurla karşıdan karşıya geçsem martılar dikkatimi çeker... Onlarca martı denizin üstünde uçar durur saatlerce, kimi denize dalar çıkar, kimi sadece havadan bakar. Hatta bazıları evcilleşmek üzeredir neredeyse gelecektir yanınıza...
Sonra düşündüm acaba bu martılar neden sürekli denizin üstünde gezip dururlar diye. Okuduğum güzel bir hikaye aklıma geldi o anda. Onu aktarmak istiyorum bugün, hikaye nerdendir bilmem ama çok hoşuma gider benim...
Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız.
Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor.
Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor.
Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!..
Son zamanlarda en popüler ayrılık sözleri arasında girdi "Arkadaş Kalalım" sözü... Üstüne üstlük artık insanlar bunu olgun, modern olmakla özdeşleştiriyorlar. Bence kazın ayağı hiç de öyle değil, hayatınızdan çıkarmadan normal bir hayatınız hiç olmaz bence...
Melih Atasever Kişisel Blogu
Çarşamba, Haziran 09, 2010
Sohbet Edilinebilecek İnsanlar
Bir sohbet ortamı düşünün, öyle çok kişi yok, tenha bir ortam... ve bu sohbetin bir resmini çizelim haydi... Önce manzarası; öncelikli tercih tabiki deniz kenarı olur ama büyük şehirdeyseniz ve şehrinizde deniz yoksa, bir binanın terası ya da en üst katında balkon gibi yerlerdede olur bu sohbet... Sohbetin yanına meze olsun, konuşurken ağzınız kurumasın diye birer bira söylersiniz garsona, ortaya da tuzlu fıstık, fonda hafif bir müzik de varsa eğer, dilsizi konuşturur bu ortam ne diyeyim.
Cumartesi, Haziran 05, 2010
Yazan Ne Güzel Yazmış
Perşembe, Haziran 03, 2010
Martılar
İstanbul'da ne zaman vapurla karşıdan karşıya geçsem martılar dikkatimi çeker... Onlarca martı denizin üstünde uçar durur saatlerce, kimi denize dalar çıkar, kimi sadece havadan bakar. Hatta bazıları evcilleşmek üzeredir neredeyse gelecektir yanınıza...
Sonra düşündüm acaba bu martılar neden sürekli denizin üstünde gezip dururlar diye. Okuduğum güzel bir hikaye aklıma geldi o anda. Onu aktarmak istiyorum bugün, hikaye nerdendir bilmem ama çok hoşuma gider benim...
Martılar
Çarşamba, Haziran 02, 2010
Onarmaya çalışmak mı, yıkıp yeniden başlamak mı?
Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız.
Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor.
Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor.
Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!..
Onarmaya çalışmak mı, yıkıp yeniden başlamak mı?
Salı, Haziran 01, 2010
Ayı Derisinden Post, Eski Sevgiliden Dost Olmaz...
Son zamanlarda en popüler ayrılık sözleri arasında girdi "Arkadaş Kalalım" sözü... Üstüne üstlük artık insanlar bunu olgun, modern olmakla özdeşleştiriyorlar. Bence kazın ayağı hiç de öyle değil, hayatınızdan çıkarmadan normal bir hayatınız hiç olmaz bence...
Ayı Derisinden Post, Eski Sevgiliden Dost Olmaz...
Diğer Kanallarım
Kategoriler
- Aşk Üzerine (50)
- Günlük (14)
- Hayat Üzerine (35)
- Sevdiğim Şiirler (6)